Aslı Sinman Sanatı ile Bir Okuma Deneyimi

Bir sanat sergisi olan “Yolda”nın açılışına gidiyorum. Beşiktaş Karanfilköy’deki Mustafa Kemal Kültür Merkezi’ne. Ama nereden bilebilirdim ki oradaki bir tablo ben daha MKM’ye varmadan 30 dakika önce beni Etiler’de karşılayacak ve beni Etiler’den MKM’ye giden yol boyunca hikayesinin içine yavaş yavaş çekecek. Nasıl mı? Etiler’de beton binaların arasından yürüyorum yol boyunca… Sonra metamorfik bir değişim yaşanıyor ve bitkiye dayanan Karanfilköy başlıyor… Karanfilköy’ün arka plan manzarası para soylu Levent’in gökdelenleri ve yanı başımda paranın soysuz bulduğu için soylulaştırmak istediği Karanfil-köy… Karanfilköy; cansız paranın kenarında betona karşı durmuş küçücük yeşil bir can veren… 

Bu manzaraların içinden geçip sonunda MKM’ye varıyorum. Sergi salonuna girdiğimde bir açık yapıt olarak Aslı Sinman’ın eseri, tam karşımda bana bakıyor. Ben de ona. Bir de ne göreyim? Yol boyunca gördüğüm dört boyutlu somut manzaralar, soyut sanatsal ifadeler olarak karşımda dikilmiş gözlerimin içine bakarak hikayesini anlatıyor. Karşımdaki bu sanatsal anlatı, doğal ile yapay olan arasında binlerce yıllık bir hesaplaşma Aslı’nda…  Benim açımdan bakıldığında görülen ilk şey tamamlayıcı renklerin oluşturduğu asma yapraklarının kripto paraların oluşturduğu planlara göre daha az yüzey kaplaması. Fakat buna rağmen bu tamamlayıcı renklerin yarattığı kontrast sayesinde asma yapraklarının görsel olarak baskın karakterde olması… Ve yüzey olarak az olmasına rağmen canlılığını ve önemini kaybetmemesi ve genel anlatıya hakim olması.  Karanfilköy gibi… Bu asma yaprakları, uzak sosyo-ekonomik geçmişimizi bana hatırlatıyor… Henüz avcı olmadan önceki toplayıcı geçmişimizi… Hani, şu iki yüz bin yıllık geçmişimizin yüz doksan bin yılını… Bazılarının Altın Çağ dediği dönemi… Asma; bir bitki. Bitki ise o dönemin toplayıcı insanının ekonomik can suyu… Bitkiye dayalı bu sosyo-ekonomik yapı, bu göçebe toplayıcı sosyal yapı; ekonomilerinin ana maddesi bitkiyi kutsamış ve çok daha sonraları Dumuzi ya da Temmuz olarak karakterize etmiştir. Artık Temmuz, bitkideki yaşam enerjisidir. Bu yaşam enerjisi daha sonra Nebatilerin Petra’sında Duşara olarak boy gösterir. Daha sonra ise, Antik Yunan’da Dionysos olarak anılır. Gençlik ve üzümden elde edilen şarap, müzik, dans ve esrime tanrısı olarak çağrılır. Ya da Dimetiltriptamin kudreti de diyebiliriz ona. Aslı’nın esirindeki üzüm yaprakları ve şarap; Dionysos’tur bu anlamda… Ya da Dionysos’un aslı; Sümer’de bitki tanrısı olarak anılan Temmuz… Yanında yer alan kripto paralar ise yeni çağ ekonomi mitosunun yeni tanrıları olarak yer alıyor… Aslında hepsi; Temmuz’un bir başka kopyası. Temmuz; toplayıcılarda bitkideki, hayvancılık yapanlarda hayvandaki yaşam bilgisi ve enerjisi olarak yer alıyor… Kripto paralarda ise yaşamsal ya da ekonomik bilgi ve enerji olarak varlığını sürdürüyor…Ben tabloya baktıkça tabloda saklı aynı şevk gelip tam yüreğimin orta yerinde doğuyor… İngilizce’de “Enthusiasm” dedikleri şevk. Ya da Dionysos’un “Enthousiasmos” dediği şevk… Hani, “Enthousiasmos”, Tanrı tarafından ilham edilen şey ya da içindeki Tanrı demek ya Antik Yunanca’da… İşte, öyle bir şey… Ama bu şeyin bendeki karşılığı kut… Bu kutlu doğum bana Nietzsche’ye Tragedya’nın doğuşu gibi… Bir ucunda Apollon, diğer ucunda Dionysos…Bir ucunda akıl diğer ucunda sezgi ya da gönül. Ya da,  Ad cordis: Akıl, gönül ve elin sürdürülebilir birlikte işlerliği… Maslow’da ise bilimsel ve sanatsal potansiyelin gerçekleştiği en son yaratıcı aşama… Algının tüm kapıları açılıyor bu aşamada… Güneş ve Ay’ın şavkı daim oluyor tüm mekan ve zamanlarda…Mısır’dan gelen bir şahin daireler çizerek uçuyor başımın üzerinde…Derken 2300 yıllık hemşerimiz olan Moiro’un sesini duyuyorum:

Dionysos’un şerbetiyle dopdolu,
asılıp kalmışsın ey salkım
altın kapısına Aphrodite tapınağının
saramaz artık seni zarif dalları ile
anacığın asma, yaymaz başının üstüne
o güzel kokulu yapraklarını.

Sevgili Moiro, senin de söylediğin gibi sorun aslı İnanna olan Aphrodite, yani aşk değil ama onun adına kurulan tapınak aslında…Enkidu’yu şehre yerleştiren de Inanna değil onun tapınağının rahibesi Şamhat’dı biliyorsun…Merkezi olmayan blok zincirler ise her yerde her zaman olan tapınaksız kavramlar gibi bu tabloda her yerde asmaya komşular… Belki asmaya eski doğal canlılığını kazandırabilecek bir yapaylık içinde…

Deniz Postacı Aralık 2021